0
ozel gunler


Dün yazacaktım aslında. Günlerden anneler günüydü gündem, sonra canım istemedi yazmayı, kapattım konuyu.

Hiç sevmiyorum bu dayatma günleri, belki daha önce de söylemişimdir. Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü, avukatlar günü.. vs.

Öncelikle telaşlanıyorum; çünkü birileri benden telefon, hediye, en kötüsü mesaj bekliyor. Birileri bekliyor diye bir şeyleri yapmak da benim karakterime en ters olan şey..
Ben gönül insanıyım, içimden gelmeyen şeyleri yapmak istemem, ama bırakmıyorlar ki gönlüme..
Hal böyle olunca da kutlanacak şey her ne ise günün ilerleyen saatlerine kalıyor. Yok, yanlış anlaşılmasın; unutmuyorum elbette, dedim ya erteliyorum.

Kahvaltıdan sonra ararım diyorum.. Bir çay daha içeyim sonra ararım diyorum.. Daha erken, biraz sonra ararım diyorum!
Böyle diye diye bir bakmışım akşam üzeri olmuş, neredeyse gün bitecek.. Eh bari arayayım artık diyorum. Sesime “kutlama” maskesini takıyorum, açıyorum telefonu çınlayan bir sesle 
“... günün kutlu olsuuun” diyorum. Ben bunu deyince karşı taraf teşekkür ediyor, sonrasında kocaman bir sessizliğin ayak izlerini hissediyorum genelde.. Eee kutladım, şimdi ne olacak gerginliği yaşamamak için “ne yapıyorsun bakalım, iyi misin?” gibi bir klişe cümle geliyor ardından.. Kutlanan günün özelliği zaten bu cümleyle yok olup gidiyor.. “Eee, daha ne var ne yok?” noktasına gelinirse eğer, olayın duygu boyutu katlediliyor ister istemez.

Hah diyorum, harika, tam benlik! Oysa samimi cümlelerin insanı değil miydim ben?

Baktım ki olmayacak böyle sahte sahte, bir dönem aramamayı denedim özel günlerde. Yakınlık derecesini söylemeyeyim şimdi ayıp olmasın; içlerinden bir tanesi öğretmenler gününü kutlamadığım için bana öyle küstü ki, o kaprisleri çekeceğime yapmacık da olsa bin kere kutlamayı tercih ederdim! İçtenlik dediğin nedir ki, hayatımız olmuş klişe! Benimkisi de gereksiz bir hissiyat! 

Nasıl anlatayım, belirli gün ve haftalarda kutlama zorunluluğunu yapay bulduğumu nasıl söyleyeyim? İnanmazlar ki.. Görev yapılmalıdır mantığındalar..

Doğum günleri için böyle düşünmem bak, çok önemserim sevdiğim insanların doğum günlerini. Yıldönümleri de özeldir benim gözümde.. Ama işte güruh halinde olanlara öyle bakamıyorum. Yılbaşı da özel gelir mesela, kutlamaktan gocunmadığım nadir günlerdendir.

Olayın kapitalist zorlama boyutuna hiç girmedim dikkat ederseniz. Yani hediye almak zorundaymışsız gibi hissettirmelerine, özel gün hediyesi mantığının saçmalığına değinmedim bile.. Olayın “kuru kutlama” boyutunu bile hazmedememiş olan benden hediye almam elbette beklenemez değil mi?

Ama sağım solum belli de olmaz; dedim ya hissiyat meselesi.. Özel günlerin birinde hediye alasım da gelebilir elbette bazen.. Dedim ya kimsenin benden beklentisi olmasa belki de daha katılımcı olacağım..

Öte yandan, çoğunun yaptığı kutlama zaten kabul edilebilir  bir şey değil ki!
 Yazıyorlar “basın bülteni” mantığında bir mesaj, hatta çoğu zaman kendileri yazmayıp bir yerlerden kopyalıyorlar; sonra da telefonlarındaki listenin tamamına atıyorlar aynı mesajı.. 

Ne oldu, görev yerini buldu! Al sana bayram mesajı! İnsanı bırakın mutlu etmeyi, “üff!” dedirten bir bayram mesajı hem de..
 Önceleri bütün iyi niyetimle “bana yazılmamış, ama bana gönderilmiş!” bu mesajların hepsine yanıt yazardım. Sonradan ayıldım, bu nedir dedim, kızdım kendime de, o mesajları direkt siliyorum artık.

Kişiye özel ilişkileri de yok etti bu zorunlu ve toplu kutlama mantığı..

Konuyla pek alakası yok aslında ama yeri gelmişken söyleyeyim. Son işyerindeki alacak verecek davası yüzünden kendisiyle pek görüşmediğim birisi bana sürekli ölüm mesajları gönderiyordu. 
"Yeşim'in annesini kaybettik, cenazesi Çengelköy'de şu adresteki camide kaldırılacak!” mesajı geldi geçe sene. Hadi dedim, yanlışlıkla olmuştur dedim, önemsemedim. Yeşim dediği şahıs, hiç özel muhabbetim olmayan biri olması bir yana, bana borçlu olan patronun eşi üstelik! Hayır insanın aklına türlü türlü şeyler geliyor!
Bundan 5-6 ay önce aynı şahıs bu sefer;
Çok sevdiğimiz Hakan arkadaşımızın babası vefat etmiştir, cenazesi şu camide...” diye bir mesaj daha gönderince anladım ki bir listenin içindeyim, ve  dayanamadım..

Ölüm haberleri verdiğiniz mesaj listesinden lütfen beni çıkarınız, zira bir listenin parçası olmak yerine bireysel olarak aranmayı tercih ederdim!” gibi bir şey yazıp gönderdim kendisine.. Bilemiyorum ya bu mesajım etkili oldu, ya da son aylarda ölen yok..

Demem o ki, zorunluluktan yapılan şeyler, insanları ruhsuzluğa itiyor. Ben ruhsuz biri değilim, dolayısıyla da içimden gelmeyen özel günleri kutlamıyorum..

Dün de anneler gününü kutlamak içimden gelmedi, kutlamadım da..
Kırılanlara duyurulur buradan..

Neden derseler hâla, yanıtım hazır; çünkü.....



Yorum Gönder

 
Top