Geçen gün yayınladığım bir Bumads içeriğine şöyle bir yorum aldım:
“İnsanların yazılarına ilgi gösterdiği için takip ettiği blogların reklam metinleri ile dolması gerçekten çok üzücü. Yazılan reklam metinleri ne kadar kazanç sağlar bilinmez ama, okur kaybettiği kesin.”
demiş, üstelik kendisi de Bumerang'a üyeliği olan, üstelik blogunda reklamlar yer alan bir blog yazarı.. Bu yorum beni çok düşündürdü. Enine boyuna düşündürdü hem de. İçimde taşıyamadım, sizlerle de paylaşmak istedim ve her zamanki düşüncelerinizi bekliyorum yazının sonunda..
Öncelikle “biz ne zamandan beri bu kadar tahammülsüz olduk” dedim kendi kendime. Hatta bunu da dile getirdim yoruma verdiğim cevapta.. Bende aynı kişi olduğu izlenimini uyandıran, ama kendini “adsız” olarak tanıtan başka bir takipçim ise ben yanıtı yayınladıktan çok kısa bir süre sonra “okurlarınızın getirdiği eleştiriyi tahammülsüzlük olarak algılamanız, eleştiri kabul etmeyen biri olmanız da beni çok üzdü, bunca zamandır sizi takip ediyordum” yanıtını vermiş.
Öncelikle şu konuyu bir açıklığa kavuşturalım:
Eğer eleştiri yüksek perdeden bir üslupla yapılmışsa; söylenenlerde gerçeklik payından öte karşı tarafı rencide etmek, köşeye sıkıştırmak, direkt suçlamak gibi bir amaç açık seçik görülüyorsa; eleştirilen kişinin yaptığı üretimlere/ yazdığı yazılara bir şekilde müdahale etmek gibi bir yan amaç da varsa; o eleştiriyi kabul etmemek ayıp değil, aksine dik duruş sergilemektir bana kalırsa.
Eleştirinin dozunu ayarlarken, eleştirinin dilini seçerken, karşı tarafla empati kurmayı kaçımız deniyoruz acaba?
Şimdi konumuza dönelim; oysa ben gayet nazik bir biçimde “Böyle düşünmenize üzüldüm, beğenilen bir blog bir iki Bumerang tanıtım yazısı yayınladı diye takip edilmekten vazgeçiliyorsa burada başka bir gerçeklik var: Tahammülsüz bir toplum olduk, işte bu çok daha üzücü” demişim. Adsız arkadaş da beni eleştiri kabul etmemekle suçlamış bunun üzerine..
Tekrar soruyorum, hatta altını çizerek soruyorum:
- Biz ne zamandan beri bu kadar tahammülsüz bir toplum olduk?
- Biz ne zamandan beri başkalarının cebine giren parayı sorgulamaya başladık?
- Biz ne zamandan beri “Ben nasıl istersem öyle olacaksın, aksi taktirde yoksun!” moduna girdik?
Bu sorulara sosyologların vereceği çok kapsamlı yanıtlar mutlaka vardır. Naçizane ben de kendi yanıtlarımı vermek isterim:
- Bizi yönetenler o kadar tahammülsüz ki, bu bakış açısının toplumsal yansımaları da hayatın içinde..
- Yüz yüze söylemeye cesaret edemeyeceğimiz şeyleri internet ortamında çatada çutada yazıverip(!), bir tuş ile karşı tarafa göndermek kolayımıza geliyor tabii.. Rahatlıyoruz, oh be diyoruz, içimizde kalmadı ya diyoruz.. Karşı taraf kırılmış dökülmüş, enerjisini yitirmiş umurumuzda bile olmuyor.. Yani aslında internet çıktı, mertlik bozuldu desek yeri var!
- Para konuşmak da, başkalarının kazançlarını sorgulamak da en az kendi kazancımızla övünmek kadar normal karşılanıyor artık. Bir blog yazarının bir iki reklam karşılığında aldığı paraya kızmak, bunu kabul edememek nasıl açıklanabilir ki başka türlü?
- “Ben nasıl istersem öyle olacaksın, aksi takdirde yoksun” mantığı ise en geçerli düşünme biçimi maalesef günümüzde “Benim gibi olmazsan sana hizmet vermem, benim istediğim gibi yazmazsan seni okumam, benim istediğim gibi giyinmezsen seni ötekileştiririm, benim istediğim gibi davranmazsan seni hapse atarım...” vs şeklinde uzayıp giden bir hükmetme durumu toplumun bütün katmanlarına yayılmışken, blog yazarlarına baskı olmaması mümkün mü, değil elbette..
Demem o ki, ben eleştiriye çok kapalı biri değilim. Ama kendim nasıl insanları kırmamak için sözcükleri dikkatlice seçerek “şöyle yapsanız nasıl olurdu acaba, bir düşünebilir misiniz rica etsem..” şeklinde eleştiri yapıyorsam, karşı taraftan da aynı nezaketi beklerim... Hassasım anlayacağınız, öyle olmasa bu yazıyı yazar mıydım; güler geçerdim..
Sevdiğiniz blogda tanıtım yazısı gördünüz, ne yaparsınız?
Yapılacak çok fazla şey de yok aslında:a- “Reklam var bugün blogda, hiç ilgilenemeyeceğim” der okumadan gidersiniz.
b- “Reklam var bugün blogda, seviyorum da Evdeyazar'ı, bari biraz desteğim olsun!” diye yazıdaki linklere tıklar, yazıyı okur, hatta yorum yazarsınız.
Bence “C” şıkkı yok..
Eğer sizce C şıkkı, “Kaç para kazanılıyor bu işten de, niye yayınlıyorsunuz da , vıdı da bıdı da bıdı “deyip bunu yorum olarak yazarak blog yazarının moralini bozmak ise eğer; blog yazarına ancak böyle bir yazı yazdırmış olursunuz, hatta blog yazarı size teşekkür eder konu ilhamı verdiğiniz için.. (Üstelik bunu yapan kişi Bumerang üyesi bir blogger ise, blogunda reklamlar varsa, biraz düşündürücü de bulur; bunun tekrar altını çizmek istiyorum!)
Blog yazarının para kazanması ayıp mı?
Daha önce de söyledim, yine söylüyorum; blog yazarlarının para kazanması ayıp değil. Bunun da yolu biliyorsunuz reklamlar ve tanıtım yazılarından geçiyor. Nasıl ki gazeteler varlıklarını sürdürmek için reklam yayınlıyorsa, nasıl ki televizyonlar reklamları abartıp programın önüne geçirecek kadar yayınlıyorlarsa; - ki bu doğru değil- biz blog yazarları da blogumuza verdiğimiz emek karşılığında mütevazı reklam kazançları elde ederek kendimizi motive ediyoruz. Bunun neresi ayıp olabilir ki?
Eğer bir blog sürekli reklam yayınlıyorsa, reklam banner'larından yazı bile görünmüyorsa evet o blogu takip etmeyebilirsiniz, zaten ben de öyle blogları takip etmiyorum.
Ama benim gibi kırk yılın başında tanıtım yazısı yayınlayan, yayınladığı tanıtım yazılarını da mutlaka eğlenceli bir üslupla saatlerce düşünerek yazan, ayda en fazla 2 tane de Bumerang teklifi yayınlayan bir bloga “reklamlara boğulmuşsun!” eleştirisi yapmak gerçekten de insafsızlık..
Üzüldüm başlangıçta ama sonra vazgeçtim. Bir yazısında okumuştum, Zülfü Livaneli köşe yazarlığı yaparken övgülerin yanısıra hakaret dolu e-postalar da aldığından bahsediyordu hafif sitemkâr bir şekilde.. Üstada bile bu şekilde yorumlar gelebiliyorsa bana gerçekten de fazla söz düşmez!
Beni bilen zaten biliyor, bu şekilde yorum yazan da varsın bundan sonra okumayıversin Evdeyazar'ı, ne diyeyim ki artık..
Son söz olarak diyorum ki; yorumuyla içimi şişiren arkadaş, kelimelerinden negatif enerji akıyor, böyle hayat geçer mi?
“..Oysa ki güzel olmak var ...”
Edip Cansever
Yorum Gönder